Romantik Militarizm...





Romantizm ve militarizm... Kelime anlamı olarak bakıldığında başlı başına iki farklı kavram. Ancak birleşmeyecek, uzlaşmayacak kadar uzak ve ters de değil.

Bu iki kavram günümüzde gerçek manalarına yakın olarak kullanılıyor olsalar da bazı anlam kaymaları yaşanmıyor değil. Örneğin romantizm, artık sadece erkek ve kadın arasındaki ilişkiye hapsolmuş ve aşk tabirinin bir uzvu konumuna getirilmiştir. Aslında romantizm; bir melankoli, bir pisimistlik ya da optimizm kadar başlı başına ve günümüz algısındaki aşktan kopuk bir kavramdır. Ancak sulandırılmış aşk kavramıyla yaftalanan romantizm de artık neredeyse utanılası, gizlenilesi ve kuytularda yaşanmak istenilen bir olgu haline getirilmiştir.

Romantizm, klasizmin düzenlilik, uyumluluk, dengelilik, akılcılık ve idealleştirme gibi özelliklerine bir başkaldırı niteliğindedir. Romantizm, doğduğu çağın akılcılığı ve maddeciliğine tepki olarak bireye, öznelliğe, akıl dışılığa, düş gücüne, kişiselliğe önem verir.* Doğayla barışık olan romantizm düşlere, hayal gücüne ve doğal yaşama kapılar açar, onları aklın odalarında sentezler.

Militarizm ise yine günümüz toplumunda adeta lanetlense de aslında zora kalındığında hemen sarılınılan bir can simidi konumundadır. Ekonomik refah ve barış zamanlarında adeta bir canavar muamelesi gören silahlar ve savaş, kriz dönemlerinde ve saldırı altında hemen aklanarak baş köşelere yerleştirilebilmektedir. Ancak asıl olan, bu değere gereken saygıyı tüm zamanlarda göstermektir. Savaş borularını ellerinde tutan güç odakları tarafından belli zamanlarda genç beyinlere hep barış öğretilmektedir. Ancak onların öğrettikleri barışı bir gün korumak gerektiğinde yapılması gereken savaş hiç bilinmiyor. Bu da o güç odaklarının amacını oluşturuyor. Çünkü savaş ve barış birlikte öğretilirse onların saldırılarına karşı koyacak bir ordu doğacaktır.

Savaşı öğrenmemiş, ordusu kışlanın dışına çıkmadan kendi dünyasında yaşayan veya bir ordusu dahi olmadan ülke koruması sembolik sayıda adı asker olan birliklere teslim edilmiş ülkelerin yaşadıkları, geçmişte olduğu gibi günümüzde de o toplumlar için yaşanma adayı olan felaketlerdir. Avusturya'nın Nazi Almanyası karşısında, Bosna Hersek'in ise Sırplar karşısında düştüğü durum mutlaka iyi irdelenmelidir. Avusturya'nın İkinci Dünya Savaşı öncesinde Fransa ve İngiltere'den nasıl yardım beklediğini hatırlamayanlar Bosna Savaşı'nda BM'nin ve diğer ülkelerin 'oynadıkları' rolü hatırlayacaklardır. Barışın sadece bizim elimizden kazara düşüp kırılacak bir billur vazo olmadığını bilmeliyiz. Kimi zaman bu vazoyu elimizden alıp yere çalacak dış güçler de karşımıza çıkabiliyor. İşte bu durumda ise öğretilen barışı korumak için yine savaş gerekiyor.

Militarizmi elbette başka kavram ve olgularla da birleştirmek mümkündür. Ancak romantizm ile birleşmesi farklı bir renk, farklı bir tat ve başka bir dünya oluşturmaktadır. Romantik Militarizm; ülkesini savunduğu gibi aynı zamanda insani yaşam alanınnı da koruyan, silahına sarıldığı gibi doğayı da kucaklayan, haksız bir saldırıya karşı koyduğu gibi modernizmin yozlaşmışlığının karşısına da insan doğasını koyan bir düşüncedir.

Savaşı sadece kendi tekellerinde ve kendi topraklarından uzak tutanlar, atom bombasını bile sadece kendilerinde olduğunda normal, başkasını elinde olunca ölüm silahı sayanlar, kendini koruma bilincini silikleştirip sadece kışlalara hapsetmek isteyenler aynı zamanda insanları betondan ve çelikten şehirlere hapsedenlerdir. İnsanı doğal yaşamında kopartarak apartman dairelerine sıkıştıranlardır.

İşte hem cephedeki hem de günlük yaşamdaki bu savaş alanlarını birleştirdiğimizde karşımıza doğal ve hayal gücü güçlü olan bir Romantizm ve barışı korumak için savaşı öğreten bir Militarizm çıkmaktadır.
-----------------------

* http://www.toplumdusmani.net/modules/wordbook/entry.php?entryID=468






Yorumlar