Eurovision Manifestosu



1956 yılından bu yana düzenlenen bir şarkı yarışması olan Eurovision, ilk bakışta klasik bir olgu olarak görülmektedir. Avrupa'da düzenlenen ve birçok ülkenin katıldığı, şarkıların söylenip bir birincinin seçildiği her yıl düzenlenen bir organizasyon...

Ancak yarım asırı geride bırakan bu organizasyon popülaritesini giderek artırarak varlığını sürdürmekte. Bunun nedenleri de aslında pek çok unsurun bir araya gelmesinden oluşuyor.

Yarışmanın devam ettiği yıllar içinde pek çok savaş yaşandı, diplomatik ve ekonomik krizler meydana geldi. Şarkı seçimlerinde ve birincilerin belirlenmesinde bu olguların da belli oranlarda etkisi oldu. Ancak salt yarışma kavramı üzerinden değerlendirildiğinde ve yalnızca bir müsabaka olarak bakıldığında bu olgular, başat unsur olarak ön plana çıkmaktadır. Komşu ülkelerin birbirlerine verdikleri oyları eleştirenler, şarkıların güzelliğini duyamadılar ve halen de kulakları bu melodilere tıkalı.

Yarışmanın bu kadar uzun soluklu olabilmesi ve izlenilirliğini artırarak yoluna devam etmesinde katılımcı ülkelerin söz konusu organizasyona sahip çıkmalarının payı büyüktür. Gerek yapılan reklam çalışmaları, gerek yarışmaya katılan sanatçıların yarışma öncesi parformasnları ve gerekse de yarışmada ülke halklarının oy kullanması yarışmayı ayakta tutan önemli dayanaklardır.

Türkiye'nin uzun yıllar birincilik kazanamamasının da etkisiyle Eurovision'a karşı oluşan ön yargılı yaklaşımda, Türkiye'den bazı ülkelere puan çıkmadığı gibi bazı ülkelerin de Türkiye'ye puan vermemesi de önemli rol oynamıştır. Her katılınılan yarışmada sonlarda olmak her ne kadar güzel bir sonuç olmasa da aslolan yarışmanın anlamını kavramaktı. Türkiye uzun yıllar bunu başaramadı. Ancak son zamanlarda seçilen sanatçılar ve şarkılarla profesyonel kareografiler sayesinde neredeyse her yıl ilk 10'a girmeyi başaran Türkiye, 2003 yılında birinciliğin dahi sahibi olmasını bildi.

Ancak tüm bunlara rağmen henüz yarışmanın gerçek anlamını kavrayamayan ve sadece kazanmaya ve birinciliğe odaklanan bakış açısı, bu kadar izleyicinin Eurovision'da ne bulduğunu anlamakta güçlük çekmeye devam ediyor.

40'tan fazla ülkenin kendi bayrağını dalgalandırması, dilerse kendi dilini sahnede seslendirmesi, oylama sırasında farklı kültür ve ülkelerden onlarca insanın birbirini yine birbirinin dilinde selamlaması bazıları için bir anlam ifade etmesede televizyon başına geçen milyonlar için aslında çok şey ifade ediyor. Kulakları sadece kendi dilini duymak isteyen, başka bayraklardaki renkleri sadece birer boyadan ibaret sanan, hatta çeşitli müsabakalarda diğer ülkenin ulusal marşını dinleme tamamülüne dahi katlanamayarak ıslıklayan kişilerin bu mozaikten birşeyler çıkarmasını çok da beklememek gerek...

Yorumlar