Hüzünlenmek istemiyorsan terket!


Bir mevsim... Sonbahar olur, kışa giriş olur, yazın ilk basamakları ya da en soğuk karlı gün, en sıcağından bir gün, güneşli... Şehrinde yüzün gülse de eğer belli bir süredir orada yaşıyorsan o gülümseme bir süre sonra hüzünlü bir hal almaya başlıyor. Hele bir de başını cama, kulağını da müziğe verdin mi gözünün önünden akan manzara yer yer film şeridine dönüşerek geçmişinin geçit resmini yapar da durur.


Hepsi aynı şehirde ve belki aynı semtte. Yani bir nevi konsantre duygu dolu bir şişe. Ha düştü ha düşecek, kırıldı kırılacak.


Şurada yaşanılan hüzün, şu köşede paylaşılan mutluluk, şu durakta beklenen otobüs, bu iskelede kaçırılan bir vapur. İzlenen bir maç, yapılan hayta bir yürüyüş, bir buluşma, hemen aynı caddede bir de ayrılık. Hepsi aynı şehirde ve belki aynı semtte. Yani bir nevi konsantre duygu dolu bir şişe. Ha düştü ha düşecek, kırıldı kırılacak.
 
Kendi başına kaldığında şehrinde yapacağın kısa bir tur bile bu duyguların depreşmesine vesile olabiliyor. Ancak akla gelen bir başka fikir de bu duygu dalgalanmalarını yaşamamak için duyguların konsantre hale gelmesinden önce yaşanmışlıklara şehir bazında bir sünger çekerek bir başka şehre geçmek ve duyguları orası için orada biriktirmeye devam etmek. Sonra duygu kotası dolunca bir başka şehre, sonra başka sonra başka... Sonra da başka bir dünyaya zaten...


Yorumlar