Özlemek için ayrılmak mı gerek?


İnsan bazen kendi yolunu orada yürürken, kendi evini içinde otururken de özleyebiliyor. İşte öyle oldu bugün de... Yürürken gri bulutlar altında yalnız başına her bir taşını saydı gözleriyle Kafe Kundera'ya doğru yürürken. Bazı sokaklar halen hatrındayken, bazılarını ise yeni görüyormuş gibi baktı. Camlara, çerçevelere, pervazlara, sıvası dökülmüş eski duvarlarına o yaşlı evlerin.

Kafe Kundera ise yine kendi halinde müşterilerini bekliyordu. Güneşin bir görünüp bir kaybolduğu bu tatil gününde masalarla sandalyeler sanki aralarında sohbete dalmış, zaman bir yerinden kırılmış da tam da mekanın orta yerinde soluklanıyordu. Tam da bu dev sessizliğin ortasında açtı kapıyı ve sanki evine girermiş gibi girdi içeriye. Nedendir gözleri her zaman yaptığı gibi bu kez uzak diyarlardan bir fotoğraf yerine kendi sokağına en çok benzeyen yol fotoğrafını aradı, buldu.

Çekti sandalyesini ve garsonun her Kafe Kundera müşterisine yaptığı gibi fotoğrafıyla baş başa kalması için kendisine tanıdığı sürede iyice işledi daha önce de bilmem kaç kez gördüğü bu fotoğrafı beynine. Sonra da yanına gelen garsona aslında evde de her gün içtiği çayın aynısından sipariş etti. Sanki evdeydi, ama aslında değildi.

Yorumlar