1 Mayıs'ın ardından: Eylem Manifestosu


Bir 1 Mayıs daha geride kaldı. 3 yıl aradan sonra İstanbul yine savaş alanına döndü. Evet bildiğiniz savaş alanı. Barikatlar kuruldu, ateşler yakıldı, camlar kırıldı, taşlar atıldı. Polisler de gaz bombaları, plastik mermiler ve tazyikli suyla kalabalıkları dağıtmaya çalıştı. Saatlerce süren bu mücadele sonrasında sokakların görüntüsü ise olayların boyutunu anlatmaya yetiyordu.

İyi de neden böyle oldu? 3 yıldır Taksim Meydanı'nda kutlanan 1 Mayıs'ya olay çıkmadı, insanlar kutlamalarını yaptı. Taksim Meydanı'nda kutlamalar yapılmaya devam etse artık 1 Mayıs'larda hiç olay çıkmayacak mıydı yani? Tabiki hayır. Taksim belki de işin görünen yönü ya da bahanesiydi.


Sen o sokakta polise taş atan kıza 'Tamam gel ne istiyorsan o olsun. Devleti sen yönet, gel başbakan ol' da desen o kabul etmez. Onu öyle kabul edersen kazanırsın yoksa ne gaz bombası ve tazyikli suyun para etmez...



TAKSİM VERİLSE DE...

Çünkü solda, devrimde, sosyalizde bir mücadele bir direnme bir karşı koyma bakışı da var. Bu görüşler bu potansiyali de içlerinde barındırıyor. Bu nedenle isyan aslında yönetime, sisteme, baskılara ve engellemelere. Taksim bunun sadece son engelleme maddesine uyuyor. Taksim'in 1 Mayıs kutlamaları için verilmesi de aslında sadece bir adım. Taksim'de 1 Mayıs kutlamalarına izin verilse dahi bu grupların yine sokağa çıkmak, ateşler yakmak için bir nedenleri olacak.

Ama bu durum kimilerince 'Bak işte Taksim verildi yine olay çıkartıyorlar. Bunları derdi yakıp yıkmak' şeklinde yorumlanacak. Aslında bu isyanın nedeni Taksim, maksim değil. Bu isyanın sebebi sistem.

Bu durumu anlamayanlar hala sokaklara çıkanların neden 40, 50 yaşlarında işçi amcalar değil de onların çocukları olduğuna, neden ellerinde çiçekler değil de taşlar olduğuna, neden ağızlarının kulaklarına varmayıp da tülbentlerle flamalarla kapatılmış olduğuna takıp duracaklar.

ÖNCE ŞİDDET SONRA...

Dünyada da böylemi bilmem ama bizim ülkemizde malesef bu böyle. Yani sorun önce baskıyla, şiddetle bastırılmak istenir. İşin arka planını göstermek isteyenler yaftalanır. Ama nedendir yıllar sonra aynı noktaya gelinir de o aradan geçen yıllarda göçüp gidenler, kaybedilen değerler için bu sefer helalleşme seferberliği başlatılır.

30 yıl PKK sorununun arka planı araştırılmadı şimdi yaşananlar ortada. 1 Mayıs'larda yaşananlar da aslında başka bir toplumsal sorunun yansıması. Bu sokağa çıkanları 'marjinal gruplar, çoluk çocuk, çapulcu, anarşist' olarak nitelendirmek kolay. Asıl olan onları da anlayabilmek. Aslında bu durum PKK sorununu çözmekten de zor belki. Çünkü aslında orata çözülecek birşey de yok. Kabullenme meselesi var.

PKK konusunda ortada olan bir kimlik meselesi vardı. Burada ise asıl olan çok farklı. Yani sen o sokakta polise taş atan kıza 'Tamam gel ne istiyorsan o olsun. Devleti sen yönet, gel başbakan ol' da desen o kabul etmez. Onu öyle kabul edersen kazanırsın yoksa ne gaz bombası ve tazyikli suyun para etmez...

Yorumlar