Görünürde İstanbul Taksim’deki Gezi Parkı’nda yapılmak istenilen Topçu Kışlası nedeniyle ağaçların kesilmesi ya da yerinin değiştirilmesi yani kısacası parkın betonlaşacağı korkusu, geri planda ise Türkiye’deki iktidar partisi AK Parti’ye yönelik eleştirel, muhalif tepkiler…
Gezi Parkı konusu içinde bulundurabileceği farklı yönleri
ile de ele alınabilir. Mesela inat açısından, örneğin Türkiye’nin içine
sokulmak istendiği kapitalist rekabet açısın veya yeni bir muhalefet arayışı
bakımından ya da doğrudan demokrasiye duyulan ihtiyaç hakkında...
----------o----------
Her gün işe-okula gitmek için bindiği otobüsü yakarak, her gün yüzlerce kişiyle otobüse binmek için sıra beklediği durağın camlarını indirerek, normal zamanda adım atmak için trafik lambalarının yeşile dönmesini beklemek zorunda olduğu yolları barikatlarla araç trafiğine kapatarak, zamanı ve algıları değiştirmek...
----------o----------
İnatlaşmayı ele alacak olursak ve inat kelimesinin
yüklendiği anlama da bakarsak, doğru olarak kabul edilen bir konu hakkında
bilerek kabul etmeme, kabul edecek olsa dahi o an kabul etmeme isteği karşımıza
çıkar. Taksim’de de Gezi Parkı’na yapılmak istenilen kışla ya da söz konusu
meydan düzenlemesi yapılacak olsun olmasın, bir nedenle ya da bahaneyle o alana
çıkmış olan topluluk, inadına da eylem yapıyor, yakıp yıkıyor olabilir.
Yönetici tarafın kullandığı ifadelerde seçtiği kelimeler de bu inatlaşmayı
körükleyebilir. Kullanılan ifadelere karşı takınılan tavır da bu inat ateşini
körükleyebilir.
Dışarıdan bakıldığında sadece bazı talepler için meydana
çıkmış olarak görünen kalabalıkların bireye inildiğinde aslında belli bir
talebi de olmayabilir. İçinde bulunan ya da o dönemde yaşadığı tepkisel durumu
bir nedene bağlayarak bu hareketli yapıyor da olabilir.
ZAMANI KIRMAK İSTEMEK
Böylesi bir durumun söz konusu olması halinde talep edilen
unsurların tamamı yöneticiler tarafından kabul edilse dahi eylemci kişi bundan
tatmin olmayabilir. Sadece yönetime muhalif olmak, çarpık dünya düzeninin
dışına çıkmak, sistemin kendisinden istediklerini yapmayı reddetmek, daha geniş
bir ifadeyle zamanı kırmak istemiş de olabilir.
Her gün işe-okula gitmek için bindiği otobüsü yakarak, her
gün yüzlerce kişiyle otobüse binmek için sıra beklediği durağın camlarını
indirerek, normal zamanda adım atmak için trafik lambalarının yeşile dönmesini
beklemek zorunda olduğu yolları barikatlarla araç trafiğine kapatarak, zamanı
ve algıları değiştirmek isteğini bir bütün olarak ele alabiliriz. Bu isteklerle
çevredeki kalabalığın da tepkisi örtüşünce kurulan bir barikat ardından
karşında duranlara bakmak insana farklı bir his verebilir. Bu karşındaki polis
olabilir, asker olabilir ya da bir başka kalabalık olabilir. Ama senin
barikatlarla o an onlardan ayırdığın artık ayrı bir dünyan vardır kendine göre.
PEKİ NEDEN?
O an biri gelip sorsa ‘neden’ diye. Belki kocaman bir ‘hiç’
çıkacak o kişinin ağzından. Hem de uzayıp giden türden bir ‘hiiiiiç…’ Karşıdaki
işte o zaman belli isimler biçecek elbise misali giydirmek için. Terörist,
anarşist, çapulcu, komünist, antikapitalis vs.vs. O kişi bunlardan biri de
olabilir hepsi de olabilir, hiç biri de olabilir.
ÇOCUK VE İNAT
Bir çocuğun inadı insanın içinde kaybolmamış olabilir. Hani
hep derler ya ‘içinizdeki çocuğu kaybetmeyin’ diye. İşte çocukların da böyle
çocukça inatları yok mudur? Saçma sapan, bir amacı olmayan, adı üstünde inadım
inat, inat… İşte çocukluğunu kaybetmemiş biri de içinde hani çayda erimeyen bir
şeker tanesi gibi derinlerinde bir yerde kalan inat tortusunu arada sırada bulabilir;
elinde, ağzında, ayağında, kafasında… Bir de bahanesi varsa tamam işte. O
bahane onun için önemli de olabilir o an, ama sonra önemini kaybedebilir de… O
an çok istediği şey sonra kabul görse de artık onun için bir anlam ifade
etmeyebilir. Çünkü istediği an olmamıştır ya o istek. Artık belki de sadece
inat etmek için o isteği öne sürüyordur. Ne dersiniz?
Yorumlar
Yorum Gönder