Gezi Parkı eylemleri: 4- Doğrudan demokrasi...


Gezi Parkı eylemlerinde ön plana çıkan unsurlardan birisi de ‘doğrudan demokrasi’ kavramı oldu. Demokrasinin yeni  yeni kurumsallaşmaya başladığı dönemlerden önce de uygulanan ne o dönemler nüfusun az olması nedeniyle uygulanabilirliği bulunan doğrudan demokrasilerde kişiler kendilerini ilgilendiren konulardaki karar alma süreçlerine bizzat katılarak görüş bildirip oy kullanabiliyorlardı.

Ancak artan nüfus ve gelişen şehirler artık böyle bir uygulamayı bir hayli zorlaştırıyor. Bu nedenle de günümüzde Türkiye’de de uygulanan temsili demokrasilerde kişiler belli aralıklarla sandık başına giderek kendini yönetecek, kendi adına söz söyleyecek, söz verecek, imza atacak kişileri seçiyor.

Ancak kimi zaman bu uygulamada sorunlar da yaşanmıyor değil. Bunun son örneğini de Gezi  Parkı’nda gördük. Sandıktan yüzde 50 oyla gelerek iktidar olan AK Parti hükümetinin yapmak istediği düzenlemelere ana muhalefet partisi Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) de İstanbul İl Genel Meclis’inde onay verdi. Ancak daha sonra bu kararının tersi istikamette siyaset yürütmeye başladı  ve yapılan bir ankette de Gezi Parkı’nda bulunan insanlardan son seçimde oy kullananların yüzde 70’inden fazlasının oyunu CHP’ye verdiği ortaya çıktı.

Düz mantıkla baktığımızda buradaki insanların CHP’ye oy verdiğini ancak CHP’nin bu insanların yapılmasını istemediği bir projeye evet dediğini görüyoruz. Yani doğal olarak belli bir oy alarak belli yönetici pozisyonlarına gelen kişiler kendine oy atan kişilerin farklı farklı istek ve taleplerini bire bir yerine getirmiyor. Ama bu istekler bazen genel bir kabul gören türden olunca da bu kez seçmen ile seçilen vekil arasında bir kan uyuşmazlığı olabiliyor.


GEZİ PARKI BİR AÇIK HAVA PARLAMENTOSUNA DÖNÜŞTÜ

Gezi Parkı’nda da bu tarz bir eylemle ‘seçmen’ kendi iradesini farklı bir şekilde meydana yansıttı ve daha sonrasında da bunu devam ettirdi. New York Times’ın ünlü yazarı Thomas Friedman da Gezi olaylarını anlattığı köşe yazısında: “Gezi gençlerinin ‘gerçek bir muhalefet’ haline gelme amacıyla Twitter’ı haberleşme ağı, Gezi Parkı ve Taksim’i ise ‘kendi parlamentoları’ olarak kullandığını…” yazarken, Gezi eylemcileri Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu ile yapılan görüşmeler sonrasında alınacak olan kararı kendi içlerinde, Gezi Parkı’nın 7 ayrı bölgesinde forumlar oluşturarak, tartıştı ve kendilerince bir karar bağlamaya çalıştı. Bundan önce de yine devlet yetkilileri ile yapılan görüşmeler sonrasında ‘Gezi Parkı’ndakiler’ adına orada bulunan isimler basın mensupları tarafından kendilerine sorulan soruları ‘yanıtlama yetkileri bulunmadığı’ için cevapsız bıraktılar. Çünkü onlar sadece görüşme yapmak için oradaydılar ve tek başlarına sorulara cevap vermeleri doğru olmazdı, Gezi Parkı’nda söz söyleyecek binlerce insan varken.

DOĞRUDAN DEMOKRASİ ADIMLARI

İşte bu örnekler de Gezi Parkı eylemlerinde sınırlı bir alanda ve sayılı günler boyunca da olsa bir ‘doğrudan demokrasi’ deneyiminin yaşandığını gösteriyor. Son olarak İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın yaptığı açıklamada, artık İstanbul’da bir otobüs durağının bile yerinin değiştirilmesi sırasında İstanbullular’ın görüşünün alınacağını açıkladı. Ayrıca yine İstanbul’un çeşitli semtlerindeki farklı parklarda bir araya gelen insanlar siyaset üzerine konuştukları forumlar oluşturarak tartışmalara katıldı.

İlerleyen günlerde diğer şehirlerde de benzer kararlar alınır mı bilinmez ama Gezi Parkı olayları, Türkiye’de ‘yerinden yönetim’ ve ‘yerel yönetimlerin’ biraz daha güçlenmesine neden olabilir. Doğrudan demokrasi kavramı ise yine eski Yunan site devletlerinde uygulanan bir ütopya gibi algılanmaya devam edeceğe benziyor.
 

Yorumlar