Bu resmen kahve uykusu


Öyle uykusu vardı ki, tutamıyordu kafasını ayakta; durup durup kayıyordu elinden. Derken düştü önündeki kahvenin içine. 

Önce karanlıktı ortam. Sonra sonra gördü. Yalnız değildi burada, çokyu kendisi gibi olan. Az önce dinlediği müzik şimdi uzaktan geliyordu, hatta sanki su altından. Ama zaten 'kahve altı' değilmiydi kendisi de şuan.

Birkaç adım attı sağa sola. Yürürken havayı solur gibi kahve içmek böyleymiş demek. Derken sanki onu gördü. Üzerini başını düzeltmek istedi. Bir aynaya bakmak...

...ve o an sanki biri ismini fısıldadı, derken biri daha. Hatta bir gülme sesi bile duyar gibi oldu. Birkaç adım sesi, kadın sesi, kalem fısıltısı, klavye tıkırtısı.

Sonra boğulur gibi uyandı kahve uykusundan. Arkadaşları ona bakıyor ve o bilindik espri: Günaydın...

Sonra kendini kendine ispiyonladı ve itiraf etti kendi kendine. Kim demiş kahve, içen insanın uykusunu kaçırır diye. Bu resmen kahve uykusu...



Yorumlar