Nisan rapsodisi



'Sevdim sevdim sevilmedim, yine sevdim yalan mı?' Diye soruyordu kendi kendine o gece.

Yine nisandı artık takvimler, yine bahar. Yine içinde o heyecan olacak mıydı? Yine yine içine bakar. Hani bakmıştı da görememişti ya onu aylar boyu. Ta ki nisana kadar. Ne aydı o yılın nisanı. Sıcak değildi hatırladığı kadarıyla ama yine de düşündükçe insanın içini yakar.

Siyahtı baskın renk mevsim bahar olsa da. Geceler siyah, o sözleri onun defterine yazan kalem siyah ve o büyük gözler, o akan saçlar siyah…

Dersi oluşturan kelimeler bir kulağından girip diğerinden çıkarken pencereye bakardı. Baharı görürdü dallarda taptaze, gencecik. Yeni açmış çiçekler misali yeşilin en genç halinde yapraklar. Yeni yetme tam tabiriyle kendisi gibi o zamanlar. O da yeni yetme kendi de ve aşkı da. Daha yeni sevdi işte bu nisanda. Şaşıyordu kendisine nasıl oldu da nisanı bekledi yüreğim, bağlanmak için böylesine. Seneler sonra bile artık bu sevdanın yıl dönümü nisanın tümü…

… ve işte yine nisan yine bahar. Dallarda aynı yeşil ve yine aynı yeni yetme yapraklar. Aklında yeni yetme düşünceler, beyninin kucağında yeni yeni umutlar. Ama artık kendi o zamana göre biraz ihtiyar. Kalemi ve geceyi soracak olursanız onlar yine var. İkisi de boydan boya siyahlar. Ama bir eksik o kocaman bakan gözler ve akan saçlar.

‘Yine’ diyor kendi kendine ‘nisanda’ diyor olur mu böyle bir bahar patlaması, bir bahar kalkışması içimde?  Alıp beni götürecek başka başka yerlere? Sınıftayken, koğuştayken işte neredeyse. Onun saçlarından, gözlerinden bir yol bulup aslında yakın ama uzak ülkelere. Baharın ülkesine.


Bu nisan bahar, bir kapalı kutu gibi geldi birazda ona. İçinde ne olduğunu tahmin ettiği ama açamadığı, anahtarı olmayan koca bir kutuydu bu nisanda bahar. E peki anahtar? Dedim ya o koca gözler ve simsiyah akan saçlar. Yoklar ve bu nisan evet yıl dönümü bazı sevdaların. Ama bazı şeylerde hala o dolapta tıkılılar. Haydi açalım. Nisan geldi ve bahar. Sahi nerede bu anahtarlar?




Yorumlar