Kaçmak


Kaçmak evet... İnsanlardan, seslerden, sözlerden, bakışlardan kaçmak. Bir fanus misali yaşadığımız, süre gelen hayatımız kimi zaman bizler istemesek de kırılabiliyor. Evet içinde yaşadığımız fanus bir bakıyorsun kırılmış ve seni alıp bir başka yere koymuşlar. Artık elinin altında kaçmak; insanlarda, seslerden, sözlerden ve bakışlardan. Ama bu kaçma bir gettodan diğerine değil yanlış anlaşılmasın. Artık birer üretim ve tüketim gettosu haline dönüşmüş şehirlerdeki kibrit kutusu kıvamındaki evimizden yine şehrimizde başkaları tarafından bizler için 'düşünülmüş' ve bezen de yine bizler için 'tasarlanmış' bölgelere 'kurtarılmış' yeşil alanlara bir kaçış değil sözünü ettiğim. Bu gerçek bir kaçış. Fanusun içinde bir göç değil, başlı başına bir gizli yolculuk. 

Kırılan fanustan çıkınca bir bakarsın ki çevrende yöneticiler tarafından sana bir lütufmuş gibi sunulan kafa dinleme, yeni dünyalar düşleme alanlarının yerini gerçek bir orman almış. Ağaçlar elle intizamlı dikilmemiş de 'hadi ya' diyeceğin bir taşın ardından çıkmış. Yapay göletlerin yerini yağmur suyuyla beslenen gölcükler almış. Varsın bu ormanda biraz da diken olsun. Bir bakmışsın biri eline ya da ayağına batmış. Bu bile güzel çünkü önceden insanlarca planlanmamış. Kaç yer böyle bilmiyorum ama bence olanların kıymetini bilelim.

Bir kafede oturup insan yapımı şehir manzarasına bakmak güzel. Ama insan eli değmemiş bir ormanda doğal yerleşmiş, serpilmiş ağaçlara bakmak iki kat güzel. İşte buraya kaçış aslında sözünü ettiğim.

Yine o fanusa dönene kadar insanlardan, sözlerden, seslerden ve bakışlardan kaçmak isterseniz bu fanus dışı doğa, 'fanus dışı ormanları' tam size göre derim.



Yorumlar