Okul açılıyordu, ne diyorlar anlamıyordu


İşte yine okullar açılıyordu. Çevresindekilerin hangi dili konuştuğunu biliyor ama anlayamıyordu. İnsanlar gün geçtikçe geçtikçe çevresinde daha da çoğalıyordu. Ama neredeyse hiç birini tanımıyordu.

Okul yolu aynıydı aynı olmasına ama zaman çok farklı. İnsan işte tutamıyor ne saati ne de dakikayı. Kayıp gitmişti elinden kaç dönem, kaç ders, kaç kanaat, kaç not. Ama ideali duruyordu hala orada, aklının tam karşısında. Biliyordu o da mezun olunca bir iş bulması gerekecek, ev alması gerekecek, takside girecek, kredi çekecek, akşamları TV başında uyuyakalacak ve hayattan artık zevk alamayacak.

Ama bu idealini biri olmalıydı yine de yaşatacak. Okul yollarını arşınlayacak, sıralara isimler kazıyacak, tahtaya sevdiğinin adını yazacak. Kendi gitse bile bu şehirden, bu ülkeden, arkasından bayrakları katlayıp çekmecelere koymayacak, dalgalandıracak.

İşte o zaman dedi içinden sessizce "Benim çocuğum; kızım, oğlum." Devam ettirecekti yeni nesil okulun bahçesindeki o ideali. Sınıfa doğan güneşte uçuşan tozların aslında birer galaksi, sistem olduğunu anlatacaktı bileyenlere. Kantinde yan yana gelen üç-beş plastik sandalyenin kimi meclislere taş çıkardığını. Kışın gün erken bittiğinde karanlık okul çıkışlarında evden önce hayallere uğramanın ne demek olduğunu anlatacaklardı, hem de yolu hiç uzatmadan. 

İşte şimdi daha rahattı içi. Bir kez daha baktı uzaktan okuluna, Bahar Lisesi'ne. Adeta kum saati gibi göründü koca bina o an gözüne. Bir yanı zaman adına boşalırken saatin, diğer yanı anılarla, yaşanmışlıklarla dolmaya devam ediyordu. Evet zamanı artık çok azdı belki ama okul koridorları yeni hikayeler anlatacak olanlara kucağını açmış bekliyordu.



Yorumlar